Robert Parker, şarap dünyasının gelmiş geçmiş tartışmasız en etkili ismi. Artık emekliye ayrıldı ve profesyonel olarak şarap eleştirisi yapmayı bıraktı. Geçen aylarda Decanter dergisine samimi, detaylarla dolu uzun bir ropörtaj verdi. Yazının bir bölümü ise bu büyük ustayı en çok etkileyen, unutamadığı, gelmiş geçmiş 10 şaraba ayrılmıştı. Merakla bu şarapları, Parker’ in ağzından tadım notlarını okudum. Bir yandan da fiyatlarını araştırıyorum tabi…Tahmin edeceğiniz gibi hemen hepsi astronomik tabir edilecek fiyatlara sahip şaraplar… Ancak bunlardan bir tanesi fiyat olarak ulaşılabilir seviyede görünüyordu ama ucuz da sayılmazdı tabiki. Domaine Saint Prefert Chateauneuf du pape Collection Charles Giraud 2007… Hemen Londra’ da yaşayan Tuncay’ la yazıştık ve 2007’ ye değil ama aynı şarabın yine 100 puanlı olan 2010 rekoltesine ulaştık… Her iki yılın da Chateauneuf du pape için gerçekten de çok çok iyi yıllar olduğunu biliyordum. Alır mıyız, alırız dedik ve Tuncay yaz tatiline gelirken şarabı özel koruyucu paketi içinde getirdi…
Dün akşam da Aslı, Tuncay ve eşi Özlem bu şarabı beraberce tattık. Hemen şaraba geçiyorum…
Chateauneuf du pape apelasyonunun güney sınırlarından, taşlı- çakıllı- kayalık bir teruarda yetişen %60 Grenache ve % 40 Mourvedre yaşlı asmalardan ( 60-100 yaşında) elde edilmiş üzümlerden üretilmiş. Beton tanklarda, geleneksel yöntem olan taneleri ayırmadan tüm salkım olarak fermente edilmiş ve daha sonrasında 250 litrelik nötr fıçılarda olgunlaştırılmış. 10 yaşında olmasına rağmen oldukça canlı ve derin bir renge sahip. Burun parfümsü ama öyle baştan ayağa sıkar gibi değil. Çok dengeli, ölçülü, temiz ve katmanlı… Katmanlar şarap kadehte durduğu sürece değişip, gelişiyor. Sürekli yeni notalar farkediyoruz ve devamlı arkası geliyor… Herkesin hemfikir olduğu en ısrarlı nota şarabın üstünde havada asılı gibi duran tertemiz nefis bir lavanta kokusu… Ama öyle ölçülü ki altında dönüp duran siyah olgun kiraz, kiraz likörü, ahududu reçeli, biraz kuru meyvalar, katran ve deri notalarının herbirini kolundan tutup, teker teker burna ulaştırıyor gibi…
Damak ise bence bir denge başyapıtı… 15 derece alkollü bir Güney Fransa şarabı denince aklınıza gelenleri unutun… Damakla ve dilin üstüyle olan duysal alışverişi öyle ulvi ki gözlerinizi kapatıp meditasyona itiyor adeta sizi ve yutmak için bir aceleniz olmadığına şükrediyorsunuz… Masaya bir sessizlik hakim bu anlarda… Kimse üstümüzde toplanan o hafifletici, rahatlatıcı enerjiyi kaçırmak istemiyor. Müthiş bir Burgonya hafifliği sinmiş sanki bu Güney Rhone kırmızısının damağına. Asidite ve meyve tatlımsılığı öyle kusursuz bir denge ile alkolü marke ediyorlar ki, içtiğinizin alkollü bir içecek olduğunu unutuyorsunuz… Bitişinde ise ipeksi dokulu entegre tanenler, meyve ile kaplı leziz bir tatlımsılıkla dile, damağa yapışıyor ve uzadıkça uzuyor… Müthiş, olağanüstü, harikulade, inanılmaz… Artık siz seçin ekleyin sıfatları…
Evet, hayat iyi şarap içmek için de çok kısa… Arada kendinizi böyle şaraplarla şımartmayı eksik etmeyin derim… Sağlık ve şarapla kalın 🍷