Frank Cornelissen

Sicilya’ da sohbet sırasında bir şarap insanının ağzından şu cümleler döküldü. ”Sicilya’ da şarabın tarihi çok eskilere dayanıyor, ancak bu şarapların kalitesi malesef hep çok düşük oldu ve Sicilya’ ya ait bir fine wine kültürü oluşamadı. Bu boşluğu ve Sicilya’ nın potansiyelini gören, gerek İtalya’ nın başka şarap bölgelerinden ( Gaja, Franchetti, Fonterutoli gibi üreticiler) gerekse de yurtdışından yatırımcılar hızla bölgeye yatırım yapmaya başladılar.”

İşte bu yabancı yatırımcılardan biri de Frank Cornelissen. Aslen Belçikalı ve bir şarap broker’ in oğlu. Bu yüzden, çocuk yaşlardan beri şarap profesyonellerinin içinde bulunmuş ve hep şarapla iç içe yaşamış biri. Kafasındaki şarap filozofisini gerçekleştirebileceği bir yer olarak Etna Dağı’nı bilinçli olarak seçmiş ve Kuzey Etna eteklerinde, lav akıntılarının müthiş bir mineral zenginlik sunduğu bir toprak yapısı üzerinde ortalama 100 yaşında bir bağı satın alarak işe başlamış.

Barbacecchi bağında tüm asmalar tahmin edeceğiniz üzere goble şeklinde ve yaşlarına bağlı olarak da asma başı 300 gr kadar düşük verimliler. Cornelissen’ in en çok mesai harcadığı yer bağ. Uyguladığı belli bir biodinamik reçete yok. Mümkünse, sülfür ve bakır dahil organik veya biodinamik hiçbir koruyucu kullanmıyor. Ancak çok nemli geçen zorlu yıllarda, hastalıklara bağlı ürünü kaybetme tehlikesi baş gösterirse son derece limitli olarak sülfür kullandığını belirtiyor. Bağda serpiştirlmiş şekilde meyva ağaçları, zeytin ağaçları da var. Kuşlar çiçekler, böceklerle cıvıl cıvıl bir canlılık ve çeşitlilik göze çarpıyor. Cornelissen’ e göre tüm bu canlıların arasında kozmik bir bağ var ve bu çeşitliliğin sağladığı biyolojik denge üzümlerin sağlıklı olması için mutlak bir gereklilik.

En üst segment şarabı Magma’ nın 250 euro’ dan satıldığını bildiğimiz için şaraphaneye girince büyük bir şaşkınlık içinde kaldığımızı söyleyebilirim. Küçük, dışardan bakıldığında içerde şarap üretildiğine dair hiç bir emare bulunmayan bir binada, salaş denilebilecek görüntüler…Dev plastik kovalarda üstü açık fermente olan şıralar, fiberglas tanklar, amforaların bulunduğu ayrı bir bölüm vs. Ana kural sağlıklı, konsantre, mineral zengini üzümler kullanmak, gerisini doğa hallediyor filozofisi ile ısı kontrolsüz vahşi maya fermantasyonu, uzun maserasyon süreleri ile elde edilen şaraplar özellikle gençken likid taş gibi diyebilirim. Zaman içinde Etna’nın değişik teruarlarından göreceli olarak daha genç bağlara da sahip olmuşlar. Buralardan tek bağ şarapları da yapıyorlar. Ama en top şarapları amforada üretilen Magma! Gerçekten taş içiyorum sandım bir an, ama yaşlı asmaların bilgeliği öyle bir denge vermiş ki şaraba, taş içerken bile sarsıcı bir keyif verebiliyor insana. Şunu da belirtmek lazım; Seven çok sever- sevmeyen hiç sevmez şarapları bunlar. Arkada şaraba karakter katan bir kirlilik var. Öyle alıştığınız, tertemiz meyva kokan şaraplar değil. 250 euro verip alacaksanız bu uyarımı unutmayın! 

Bir yanıt yazın