Mencia…

Küllerinden doğan Asilzade…

Son 20-30 yılda,unutulmuş, sıradan şaraplar veren bir üzümken, tekrar hayata kazandırıldıktan sonra bu derece performans gösterip, fine wine kategorisindeki şarapları ile ön sıralara koşan başka bir üzüm var mı bilmiyorum ama Mencia’nın hikayesi tam da böyle.
İspanya’nın kuzey-batısında, Portekiz sınırına yakın,dağlarla çevrili bir vadide yüzyıllardır şarap yapan bir bölge… Ama çoğu üretici bağ arazilerini, doğa şartlarıyla başetmek için, ekonomik düşünerek düzlüklere ekmiş. Hepsini yerel olarak tüketmek için, yüksek verim ile açık renkli, sulu,sıradan şaraplar yapıyorlar. Ancak 1990’lı yıllarda Priorat bölgesinin meşhur şarap üreticisi Alvario Palacios, o bölgede yaşayan bir akrabasıyla işbirliği yaparak, 80-100 yıllık bir bağı satın alıyor. Bağ çok eski bush vine(kendi gövdesi üzerinde büyüyen asmalar-destek olarak telli sistem kullanılmayan) ve düzlükte değil,yüksek yamaçlarda şist ve kil ağırlıklı fakir topraklarda. Mencia üzümü zaten düşük verime meyilli bir üzüm. Yüksek rakımın,gece gündüz sıcaklık farkının, fakir toprak yapısının ve neredeyse 100 yıllık eski asmalardan son derece düşük verimle elde edilen üzümlerin,çok usta bir üreticinin elinde biraraya gelmesi ile koyu bordo renkli, berry ve topraksı aromaların yoğunlaştığı nefis bir şarap ortaya çıkıyor. İpeksi dokudaki gövdesine,tipik asiditesi mükemmel bir tazelik verirken, kaliteli tanenleri ile de kendi içinde dengesini kusursuz bir şekilde tamamlıyor. Burgonya esintileri taşıyan bu şarabın olağanüstü zerafeti –finesse bölgede bağcılığa ve şarap yapım tekniğine bakışı tamamen değiştiriyor. Yıllar içinde de Raul Perez gibi sıradışı üreticilerin,olağanüstü şarapları ile artık şarap dünyasında herkesin saygıyla kabul ettiği bir üzüm haline geliyor Mencia…
Mencia kalın kabuklu, bağda çalışması zor bir üzüm. Mildiyö ve botrytis’e hassas, uygun zamanda toplanmadığı zaman tipik güçlü asiditesini çabucak kaybediyor. Bu yüzden hasat zamanlaması çok çok önemli. Ayrıca narin aromatik yapısı nedeni ile fıçı kullanımında çok ihtiyatlı davranmak gerekiyor. Özellikle kırmızı ve siyah berry, meyankökü, gül-menekşe, toprak ve bazen yeşil sebze/taze baharat öne çıkan tipik aromaları. Raul Perez gibi üreticiler şarabın yapısını güçlendirmek, yıllanabilme kapasitesini arttırmak için tüm salkım (whole cluster) fermentasyon yapıyorlar. Bu aynı zamanda şarabın tazeliğine katkı yapıyor ve citrus zest-limon kabuğu tadı/hissi veren lezzetli bir bitişe de neden oluyor.
Daha önce 2010 ve 2011 rekoltelerini tadıp hayran kaldığım Raul Perez Ultreia’nın dün akşam 2012 rekoltesini tattım.Yine nefis baştan çıkarıcı parfümsü bir burun. Meyvası zaman içinde değişerek çilek-ahudududan,kuru erik-kuru yaban mersini’ne kayıyor. Beraberinde deri, meyankökü, gül yaprakları, taze baharat, topraksı nüanslarla devam ediyor. Orta gövdeli. Konsantrasyonu asla zerafetini bozmayacak ölçüde. Dilin üzerinde saten hissi uyandıran bir dokuya sahip. Son derece taze ve lezzetli. Damakta dün akşam bana lezzet olarak Nebbiolo’yu çağrıştırdı sürekli olarak. Bunda etken özellikle kırmızı berry tatlarına eşlik eden meyankökü ve gül lezzetleriydi. Uzun bitişte, tipik citrus zest hissi veren ve üst dudak altında keyifle hissettiğiniz orta güçte, kaliteli tanenleri ile mükemmel bir dengeye sahip.
Bizim de bu stile uyan, gelecek vaad eden, Merzifon Karası, Papaskarası, Kalecik Karası gibi yerel üzümlerimiz var. Birgün Mencia’nın yakaladığı bu başarıyı neden biz de yakalamayalım diye düşünmeden edemedim…

I had previously tasted ’10 and ’11 of Raul Perez Ultreia and fallen in love. And last night I tasted ’12. Again, an ethereal parfumed nose. After a while, the fruit changes from strawberries, raspberries into dried plum and dried cranberries together with leather, licorice , rose petal, fresh herbs and earthy nuances. Medium bodied. It has got a distinct concentration yet it achieves to remain elegant. A satin like structure on the tounge. Utterly delicious and fresh. It’s flavours have reminded me of a nebbiolo possibly due to red berries, licorice and roses. Lengthy finish with a bit of zestiness. medium strength quality tannins. It reveals a great balance.

In Turkey we do have some indigeneous wine grapes as such as Merzifon Karası, Papaskarası and Kalecik Karası which might be vinified in a similar style. How these local grapes make it just like Mencia did it? This is what I questioned whilst snipping that Spanish one.

Bir yanıt yazın