Kebir- Rose’ nin gizemi…

Şarap öyle büyülü bir içecek ki! Her an gözlerinizi faltaşı gibi açan, sizi yerinize mıhlayacak bir şarapla karşılaşmanız işten değil. İçinde coğrafya, jeoloji, meteoroloji, biokimya, fizik, tarih ve insan hikayeleri barındıran sonsuz derinlikte bir dünya. Bir başladınız mı okumaya, Jura bölgesinin küçük bir köyünden, Amalfi sahillerine, Napa vadisinden, Şili’nın Itata nehrine kadar uzanan bir coğrafya içinde bulursunuz kendinizi… Hatta belki Cezayir’ de… Cezayir’ de bir adamın gizemli hikayesinde… Ondan kalan ve kesin olan tek gerçek bizlere kadar uzanan bu şarap olsa da hikayesini merak edersiniz.

1940 rekolteli bu roze şaraba instagramda eski ve nadir bulunan şaraplara düşkün @alain.boquet hesabında rastladım. Etiketindeki ay- yıldız ve şarabın isminin oryantalliği dikkatimi çekti ilk önce, hemen sonrasında ise hepimizin aklına çakılacak şu soru geldi ”Nasıl yani ? 1940 rekolteli bir roze şarap ve hala ayakta ve Cezayir’ den…”

Merakla web de surf yapmaya başladım.Ancak o kadar sınırlı sayıda bilgiye ulaşabildim ki… Onlar da fransızca ve google çevirisi ile idare etmek zorundaydım. Ama Sevgili Murat Mumcuoglu ve Sevgili Göknur Gündogan imdadıma yetişti allahtan. Şarabın etiketinin üzerindeki isim Frederic Lung, 1863′ te doğmuş ve 1895′ te Fransa’nın en büyük ‘merchant’ larından Maison Eschenauer’in bir şubesini açmak üzere Cezayir’ e gelmiş. Burada bir takım hayır işleri yaptığını da öğrenebildim. Şarabın ise eski şarap tadım kulüplerinde bile çok çok ender bulunup, tadılabilen bir şarap olduğuna dair bilgiler var. Ancak hangi üzümle, nerede, nasıl üretildiğine dair bir bilgi bulamadım malesef. 1940 rekoltesinin fransızca tadım notunu (2010′ da yazılmış) çevirmesini Sevgili Göknur Gündoğan’ dan rica ettim, birebir çevirisi şöyle

” HARİKA BİR CEZAYİR ROZESİ“Üzerindeki toz nedeniyle ilkin bir beyaz olduğunu düşündüğüm, 1940 Frédéric Lung Cezayir şarabı. (…) 1940 Frédéric Lung şarabını servis ediyorum, bir de ne göreyim, bu bir roze. Lung o dönem üç renkte de üretim yapıyordu. Renk harika, hâlâ yerinde, zengin ve çekici, burunsa sadece sıradan.Damakta ise, şarap bir fenomen. Altını çizerek söylüyorum, bir fenomen. Bu şarap inanılmaz büyük bir şarap. (…) Ondan bütünsel bir zevk alıyoruz, hatta bizi neredeyse gerçek dışı bir yerlere götürüyor. Onu tanımlamak imkânsız. Bana sanki tavada pişmiş bal kabağı dilimlerini düşündürüyor. Bu tabii binbir özelliği içerisindeki tek bir detay. (…) Ve onu içmeyen birine bu şarabın ne denli eşsiz/yüce olduğunu anlatmanın imkânsız olduğunu söylüyorum kendi kendime.”

Sessizlik ve saygı duruşu…

Bu bilgilere ulaşana kadar, Maison Eschenauer’ in tarihinden, Fransa’ nın Cezayir’ i işgalini, Cezayir’ in bağımsızlık savaşını da okumuş oldum. Şarap Kültürü dedikleri biraz da bu olsa gerek 🙂

Şarabın alkollü bir içecekten öte olduğunu farkeden, farkettiren herkese kucak dolusu sevgiler, 2020 hepimize sağlık, mutluluk getirsin… Cheers🍷

Bir yanıt yazın